(((::: AMASYA 05 :::))) |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
POLİTİK FIKRALAR
|
POLİTİK FIKRALAR
Tamamen Duygusal
Bülent Dede bak memurlara...
"-Neyine bakacam be?... Herşeye çare buldular, şu başbakanlığın basılmasına
bir çare bulamadılar... Ayıptır be..."
-Açıııızzz...
"-Konuşma bee, şuna bak... Yürüyün... Bak para var orda para... At onu
cebine..."
-!...
"-Bülent Ecevit 1997... Hıııhh... 70 yaşında, gencecik bir delikanlıyım...
Herkes perişan... Başbakan yapmak istiyorlar... Beni tercih ettiler... Neden
ben dersen, özel bir nedeni yok... Tamamen kaygısal..."
-Hop... Hop... Hooop...
"-Zıplama kız Mesut gibi... Başım ağırıyo zaten... Nasıl yapıyo deden?..."
-Tamamen kaygısal...
-Necmettin Dede bak savcılara...
"-Neyine bakacam be... Herşeye çare buldular, şu siyaset yolunu açmaya bir
çare bulamadılar... Ayıptır be..."
-Aiihmmm...
"-Konuşma bee, şuna bak... Yürüyün... Bak para var orda para... At onu
cebine..."
-!...
"-Necmettin Erbakan 1997... Hıııhh... 28 Şubat'tan yeni çıkmışım... Herkes
karşımda... Hapse atmak istiyorlar... Altınoluk'u tercih ettim... Neden
Altınoluk dersen, özel bir nedeni yok... Tamamen yargısal..."
-Hop... Hop... Hooop...
"-Zıplama kız gardiyan gibi. Başım ağırıyo zaten... Nasıl yapıyo deden?..."
-Tamamen yargısal...
-Süleyman Dede bak gazetecilere...
"-Neyine bakacam be... Binanaleyh uzaya bile muhabir gönderdiler, şu sokağa
bir canlı yayın aracı koymadılar... Ayıptır be..."
-Babaaaa...
"-Konuşma bee, şuna bak... Yürüyün... Bak para var orda para... At onu
cebine..."
-!...
"-Süleyman Demirel 2000... Hıııhh... Köşk'ü yeni bırakmışım... Görev süremi
uzatmak istiyorlar... Ben Güniz Sokağı tercih ettim... Neden Güniz Sokak
dersen, 5 artı 5 nedeniyle... Tamamen rakamsal..."
-Hop... Hop... Hooop...
"-Zıplama kız Cavit gibi. Başım ağırıyo zaten... Nasıl yapıyo deden?..."
-Tamamen rakamsal...
-Rıza Dede bak liderlere...
"-Neyine bakacam be... Herşeye çare buldular, şu liderlerin halka ettiğine
bir çare bulamadılar... Ayıptır be..."
-Gaaaak...
"-Konuşma bee, şuna bak... Yürüyün... Bak domates var orda domates... At onu
da çantaya..."
-!...
"-Vatandaş Rıza 2001... Hıııhh... İşten yeni atılmışım... Bir lokma yiyecek
yok... Zıvanadan çıkarmak istiyorlar... Ben çöpten yiyecek toplamayı tercih
ettim... Neden çöp dersen, özel bir neden yok... Tamamen toplumsal..."
-!...
"-Zıplama kız döviz gibi. Başım ağırıyo zaten... Nasıl yapıyo deden?..."
-Tamamen toplumsal...
Mantıklı Karar
Güneydoğu'da 15 yıl süren çatışmalı ortam; doğrusuyla, düzmecesiyle,
abartısıyla binlerce hikayeye kaynaklık etmiştir. İşte bu binlerce hikayeden
biri de şöyle rivayet edilir. Bir TV kanalında bir PKK itirafçısı geçmişini
anlatmaktadır. Muhabir: 'Anlat bakalım, yasadışı-bölücü-terör örgütü ile
nasıl tanıştın?' İtirafçı başlar anlatmaya: ' Bir gece pekakalılar bizim
köye gelmiştir. Duymuşuzdur. Birden kapı vurulmuştur: taak taak takk..
Açmışız biz de. Bakmışım ki anarşitler. Bana demiştir ki; bize yemek
vereceksin, ekmek,su vereceksin, yardım edeceksen yataklık edeceksen yani
ha! Yook demişim, olmaz demişim, siz hayınsınız, anarşitsiniz, bölücüsünüz,
size ekmek su yok.. O zamaan anayı vururuk demişlerdir. Yine benden yardım
yok... Anayı vurmuşlardır. Sonra gene gelmişlerdir anarşitler, demişlerdir
bize yardım edeceksin, ekmek, su... Demişim yok... Babayı da vurmuşlardır.
Ertesi gün gene gelmişlerdir... Bize yardım, yoksa karıyı vururuk, yok
demişim, karı da gitmiştir. Sonra çocuklar..... Herkes ölmüştür. Ben evde
bir başıma düşünürem bir gece... Yine kapı çalmıştır... Takkk takkk takkk!.
Açmışım kapıyı, onlar! Demişlerdir ki bize yardım edeceksin, ekmek su
vereceksen...Ben demişim, size yardım yok,siz hayınsınız... Bana demişler
ki; yoksa seni vururuk...! Biraz düşünmüşüm, bana mantıklı gelmiştir, kabul
etmişim... İşte böyledir....
Kolay Ameliyat
Büyük bir hastahane de 5 meşhur cerrah oturmuş hangi meslekten olan
insanları ameliyat etmenin kolay olduğuna dair sohbet ediyorlarmış. İlk
cerrah;
"Ben" demiş "Muhasebecileri, hesap uzmanlarını ameliyat etmeyi severim.
İçlerini açtığım zaman her şey numaralıdır, iş kolay olur" İkincisi;
"Doğru ama" demiş "Elektrikçilerin, elektronikçilerin ameliyatı daha kolay
olur. Her şey ayrı, ayrı renktedir" Üçüncü cerrah;
"Siz bir de kütüphanecileri, arşivcileri görün. Her sey alfabetik sıradadır,
onun için onların ameliyatı çok kolay olur" Dördüncüsü;
"İnsaatçıların ameliyatı da pek kolay olur" demiş.
"Üstelik onlar iş bittikten sonra içeride parçalar, yabancı maddeler
kalmasına alışıktırlar" Sonuncu cerrah;
"Arkadaşlar" demiş "Siz her halde hiç politikacıyı ameliyat etmediniz.
Onları kalbi, yürekleri yoktur. İçleri bomboştur. Beyinleri de öyle. Üstelik
kafaları ile popoları birbirlerinin yerine takılabilinir"
Sana koysunlar!
Fahrettin Kerim Gökay, İstanbul Belediye Başkanlığı zamanında fırınları
geziyormuş. Kendisine, ağzı oldukça bozuk bir fırıncı pasta ikram etmiş.
Fahrettin Bey, şöyle bir tadına bakmış ve sormuş:
"Hımmm!... Çok güzelmiş, ne kattın buna?"
Fırıncı gülümseyerek yanıtlamış:
"Sana koydum efendim!"
Fahrettin Bey, bu söz üzerine pastadan bir lokma daha almış ve devam etmiş:
"Ben de bütün fırıncılara söyleyeyim de, hepsi Sana koysunlar!..."
Bağdat mı?
Clinton bir gün Bağtada gider, Saddam'ın karşısına oturur. Bir bakar ki
Saddamın koltuğunda 2 tane düğme var ve bunlar ne diye sorar;
SADDAM: Bak göstereyim birincisine basmış alttan bir el cıkmış clintonu
gıdıklamaya baslamıs saddam güler ikinci dugmeye basmıs bir el cıkıp
clintona vurmaya baslamıs saddam kahkahalara boğulmus. Peki demis clinton
haftayada bizim oraya amerikaya bekleriz. Bu kez Saddam amerikaya gider.
Clintonun masasında 2 dügme. Saddam sormuş bunlar ne ise yarar
Clinton: Kak göstereyim der düğmenin birine basar clinton baslar gülmeye
saddam saskın ne oldu diye... Clinton ikinci düğmeyede basar clinton
gülmekten ölecek durumdadır. Biraz sonra saddam musade ister derki:
Ben artık bağdata geri döneyim clinton: Bağdat ? ne Bağdatı ??
Suikastçiler
Yeltsin içkiden ölmüş. Yöneticiler kara kara düşünüyorlarmış halka bunu
nasıl açıklarız diye ve çözümü bulmuşlar. Halka Yeltsinin bir suikasta
kurban gittiğini açıklamışlar. suikasçıları da açıklamışlar.
1. Jonny Walker
2. JB
3. Jack Danielson
Öldükten sonra
Rusya'da torunu babaannesine sormuş. "Lenin nasıl biri?" Babaanne " Çok iyi
biriydi bize ekmek verdi" demiş. Torun "Peki Brejnew nasıl biriydi?"
Babaanne "Çok kötüydü çok insan öldürdü ve bizi ekmeksiz bıraktı" Torun
"Peki Yeltsin nasıl?" Babaanne " Eee daha bilmiyoruz. Öldüğü zaman
öğreniriz."
Çince
Rus devlet başkanı Brejnev Amerika'yı ziyaret ettiğinde Ford'un davetlisi
olarak Beyaz sarayda davet edilmişti. Ziyaretin ertesi sabahı Ford Brejnev'e
geceyi nasıl geçirdiğini sordu: Çok iyi uyudum ve ilginç bir rüya gördüm.
Yaa ne gördünüz? Beyaz sarayda komünist bayrağının dalgalandığını gördüm.
Brejnev'in bu cevabına Ford karşılık vermedi. Bir yıl sonra Ford'da Rusya'ya
ziyarete gitti. Sabah olunca Brejnev ona nasıl uyuduğunu sordu.Ford: İyi
uyudum ve ilginç bir rüya gördüm. Ne gördünüz? Kremlin'de komünist bayrağı
dalgalanıyordu. Brejnev pek memnun olmuştu.Ford devam etti: Ama bayrakta
acaip yazılar vardı. Ne yazıyordu ne yazıyordu? Vallahi okuyamadım zira
yazılar Çince idi
Sayın Başkan
Bütün bebekler aynı sayıda hücreden oluşurlar. Embriyodaki hücreler 9 ay
boyunca gelişerek çeşitli organları oluştururlar. Sorun erkek bebeklerin
oluşmasında çıkar.. Hücre sayısı aynı olduğuna göre, o önde sallanan alet
nasıl oluşacak. Bilim adamları araştırma yapmışlar ve erkek üreme organını
oluşturan hücrelerin nerden geldiğini bulmuşlar.. Beyinden.. Yani erkeğin
beyin hücrelerinden bir bölümü asağılara göç edip, erkek cinsel organını
oluşturuyorlar. Boylece kız çocuklar erkek çocuklardan daha akıllı uslu
oluyorlar. Çocuklar ergenlik çağına gelince sorun daha da büyüyor. Çocuk
büyüdükçe sadece beyinleri arasındaki fark büyümüyor, düşünme merkezleri de
değisiyor. Kadın başı ile düşünürken, erkek düşüceleri bir ölçüde, aşağılara
göç etmiş eski beyin hücrelerinde oluşuyor. Tabii sorunun büyüklüğü erkekten
erkeğe değişiyor. Bazı erkeklerde aşağı göç eden beyin hücresi sayısı az.
Bunlar hemen tüm mental kapasiteye sahip ama, cinsellik açısından çok sıkıcı
adamlar oluyorlar. Bunlara tıp dilinde "Cumhuriyetçi" deniyor.. Bazılarında
daha çok beyin hücresi aşağı iniyor.. Tip dilindeki isimleri,
"Demokratlar!.." Çok ender olarak hemen tüm beyin hücreleri aşağı göç etmiş
erkekler var. Bunlara da "Sayın Başkan" diyoruz!..
Uyanık Eco
Birgün A.Necdet Sezerle Ecevit avrupada bir konseye katılıyorlar bizimkiler
tam yemeğe başlayacaklar ecevitin gözü sezere takılıyor sezer o anda vay be
ne güzel kaşık bunu semraya götürsem iyi sükse yaparım deyip kaşığı cebine
indiriyor bunu gören ecevit içinden ulan bunu rahşan semrada görürüse oda
ister deyip bitane araklamaya karar veriyor tabi konseyde herkesin önünde
bir çan var kaşığı buna vurunca konuşma sırası sana geçiyor ecevit tam
kaşığı alacak kaşık çana çarpıyor bunu üzerine ecevit bizi davet ettiniz
sağolun deyip olayı kapatıyor tam tekrar davranıyor yine çarpıyor yine yine
derken ecevit sinirleniyor son bidefa daha alacakken yine çarpıyor bu sefer
ecevit diyorki: Bakın size bir sihirbazlık yapacam şimdi şu kaşığı
göüyorsunuz dikkatli bakın şimdi bunu alıyorum cebime indiriyorum bakın
sezerin cebinden çıkıyor
Akıllı Eşek
Milletvekilinin biri bir köyu gezerken, bağlı olduğu değirmeni döndüren bir
eşek görmüş.
Yanındaki köylüye sormuş;
Bu eşeğin boynundaki zil ne işe yarıyor ?
Efendim, demiş köylü, o zil sustuğunda eşeğin durduğunu anlıyorum. Müdahale
edince tekrar harekete başlıyor.
Akıllıca ,demiş vekil peki eşek olduğu yerde durupta başını sağa sola
sallarsa nereden anlayacaksın durduğunu?
Anlayamam ama, ne gezer efendim sizin gibi akıllı eşek buralarda
Devlet Sırrı
İşsizdi, parasızdı, kalacak yeri, yiyecek ekmeği, iki satır muhabbet
edebileceği bir arkadaşı da yoktu. Nerden geldiği bilinmez "Küçükistan Ceza
Kanunu" diye bir kitap geçmişti eline bir gün onu okuyarak vakit geçiriyordu
ki "Ülke başbakanına hakaret etmenin cezası altı ay" kitabı ve gözlerini
kapattı.
"Hem bütün hırsımı ondan alırım, hem bütün gazeteler, televizyonlar benden
söz eder meşhur olurum, hemde altı ay ekmek elden su gölden yiyecek, yatacak
derdim olmadan çiçek gibi kışı geçiririm." diye düşündü.
Ertesi gün mitinge gitti, Küçükistan Başbakanı konuşurken milletin arasından
fırlayıp bütün gücüyle bağırmaya başladı.
- İnbe başbakan, inbe başbakan ! Güvenlik kuvvetleri hemen müdahale edip
yaka paça götürdüler. Ertesi gün mahkemeye çıktı, şahitler dinlendi,
savunması alındı. Hakim kararı açıkladı.
- Sanığın suçu sabit görüldüğünden yirmi sene altı ay hapsine karar
verilmiştir.
Birden gözleri karardı ayakta sendeledi, sonra kendini toparladı, ve
haykırdı :
- İtiraz ediyorum hakim bey, Küçükistan Ceza Kanunu'nun şu maddesinin şu
bendine göre başbakana hakaret sadece altı ay, bir yanlışlık var bu işte !
Hakim acıyan gözlerle adama baktı ;
- Haklısın oğlum, başbakana hakaret altı ay fakat devlet sırrını açığa
vurmak yirmi sene.
Klasik ve Karizmatik
Çok eskilerde türkiyede yaşayan vatandaşımız uzun senler yurt dışında
kaldıktan sonra bir arkadaşıyla konuşuyormuş...türk siyaseti ve
siyasetçileri hakkında..
telefonda sormuş
- eskiden çok karizmatik bir adam vardı ismi ecevitdi ve bir de çok klasik
bir politikacı olan birisi vardı..demirel..şimdi ne oldu onlara neler
yapıyorlar diye
bizimkisi cevaplamış
- ikisi de duruyor..ikisi de başımızda hala...yanlız bitakım değişiklikler
oldu..birinin karizması gitti "tik" i kaldı...diğeri ise klasiği gitti "*ik"
i kaldı...onunla da anamızı belledi..biz de ona "baba" diyoruz artık ...
Demi Moore'ın cezası
Masal bu ya, Demirel ölmüş, öbür dünyaya gidince kendisine ceza olarak çok
çok çirkin bir kadın vermişler ve bu dünyada hayatını bununla geçireceksin
demişler. O da kaderine boyun eğmiş. Ama birde gezerken ne görsün, karşıda
Ecevit yanında Demi Moore'la beraber değil mi?. Çok sinirlenmiş ve Şeytana
çıkıp bunun bir haksızlık olduğunu söylemiş. Şeytanda ' Eh ! ne yapalım
senin cezan böyle, Ecevit'e gelince o da Demi Moore'ın cezası
Sana
Fahrettin Kerim Gökay, İstanbul Belediye Başkanlığı zamanında fırınları
geziyormuş. Kendisine, ağzı oldukça bozuk ve muhalif bir fırıncı pasta ikram
etmiş. Fahrettin Bey, şöyle bir tadına bakmış ve sormuş:
"Hımmm!... Çok güzelmiş, ne kattın buna?"
Fırıncı gülümseyerek yanıtlamış: "Sana koydum efendim!"
Fahrettin Bey, bu söz üzerine pastadan bir lokma daha almış ve:
"Ben de bütün fırıncılara söyleyeyim de, hepsi Sana koysunlar."
Aptal milletvekili
Birgün bir amerikalı milletvekilini bir odaya almışlar ve sormuşlar:
'-karınmı yoksa devletinmi.'
amerikalı düşünmeden cevaplamış:
'-devletim.'
ordakiler:
'-o zaman al şu tabancayı git yan odadaki karını vur.'
adam sıkılmış terlemiş ve sonunda dayanamıyarak:
'-yapamayacağım.' demiş.
daha sonra bir türk milletvekilini
aynı odaya almışlar.aynı soruyu sormuşlar:
'-karınmı yoksa milletinmi?'.
millet vekili hiç düşünmeden:
'-devletim' demiş
'-o zaman al şu tabancayı git yan odadaki karını vur.'
odadan önce bir silah sesi sonra bir cam sesi gelmiş.çıkınca sormuşlar:
'-ne oldu.'
'-sizin verdiğiniz silah kurusıkı çıktı bende karıyı camdan aşağı attım.
Mezar Soyguncusu
Köyün birinde bir mezar soyguncusu varmış. cenaze gömüldükten bir gün sonra
mezara bir gidilirmişki, mezar soyulmuş, bütün ziynet eşyaları çalınmış.
köylü bu mezar soyguncusunu blirmiş bilmesinede bir türlü yakalayamazmış.
gel zaman git zaman bu böyle sürüp giderken mezar soyguncusu ölüm döşeğine
düşmüş ve oğlunu çağırarak; -Bak oğlum. Ben bu güne kadar sizin rızkınızı
mezar soyarak çıkardım. Şimdi ölüp gidiyorum. Arkamdan tüm köylü bayram
yapacak.Bir kişi bile 'Allah rahmet eylesin' demeyecek. 'ohbe öldü de
kurtulduk' diyecekler, diye itirafta bulunmuş. Bu olay oğlanın çok gücüne
gitmiş. Babasına;
-Baba sana söz veriyorum herkes arkandan rahmet okuyacak demiş.
Ve derken mezarcı ölmüş. Bütün köylü bayramda. Birkaç gün sonra köyde gene
bir cenaze. Ama köylünün içi rahat. Cenaze tüm ziynetiyle beraber gömülmüş.
Bir gün sonra mezarlığa gidildiğinde odane!
Mezar gene soyulmuş ve eskisinden farklı olarak cenazenin kıçına koca bir
kazık çakılmış. Köylüler bunu görünce;
-Yahu Allah Rahmet eylesin A.. efendide mezar soyardı ama hiç olmadık kazık
çakmazdı. demişler
ŞİMDİKİ SİYASETÇİLERE DUYURULUR!
Romeo & Juliet
Yıldırım Akbulut bir gün AKM Opera gişesine gider ve eğilip 'hanımefendi 2
bilet rica ediyorum' der, gişedeki kadın gayri ihtiyari sorar 'Romeo ve
Juliet için mi efendim?'.
Akbulut sinirlenip 'hayır, tabii ki karım ve benim için!'.
Dönmeler
Bir gün yıldırım akbulut yolda iki otostopçu dönmeyi arabasına almış.
Bir süre gittikten sonra dönmelerden biri,
-Biz dönmeyiz demiş,
Akbulut da,
-Bu kadar yol geldikten sonra dönülmez zaten. demiş....
Yüzme bilmiyor
Bir ülkede bir bakan, kendisini gazetecilere hiç sevdirememisti. Ne yapsa
makbule geçmiyor, basin hergün kendisiyle ugrasiyordu. Nihayet :
-Öyle bir sey yapayim ki, gazeteciler mat olsun, diye düsündü ve ilan etti :
-Pazar günü saat 10'da bakan denizin üzerinden yürüyerek geçecek.
Pazar sabahi saat 10'da tüm basin mensuplari toplandilar orada.Bakan geldi
ve elinde bastonuyla denizin üzerinde yürümeye basladi. Karsi kiyiya kadar
da yürüdü geçti. Herkesin gözleri dehsetle açilmisti.
Fakat ertesi günü tüm gazetelerde su baslik okundu :
-Bakan yüzme bilmiyor!
En iyi vali
Adamin biri Erzurum'a vali tayin edilmis. Gitmis, görevi devralmis. Halki ve
çevreyi tanimak için çiktigi gezilerin birinde köy halkina sormus : -Simdiye
kadar Erzurum'a tayin edilmis valiler içinde size en çok hizmet eden
hangisiydi?
Köylünün biri cevap vermis :
-Sizden iki önceki valiydi ; Mehmet Pasa.
-Yaaaa, öyle mi, peki size ne gibi hizmetler yapti?
-Daha Erzurum'a gelirken, yolda, Bayburt'ta öldü!
Ege bir göl mü?
Sayin Cumhurbaskanimiz Suleyman Demirel'in sair bir tarihte duzenledigi bir
basin toplantisindan aynen aktariyorum,
-Ege bir yunan golü deeldir.
-Ege bir Turk golü de deeldir.
-Binanaleyhh Ege bir gol deeldir..
Asker
Temel bir gün her işe karışan Cemal'e patlar;
-Ula uşağum sen asker misun da her işe purnuni sokaysun?
Elektrikler kesik
Amerikalı bir hükümet yetkilisi Şili'deki darbenin hemen sonrasında ülke
hapishanelerini incelemek için Şili'ye gitmiş. Herhangi bir hapishanede bir
süre inceleme yapan yetkili infaz yerlerini merak etmiş ve hep birlikte
hapishanenin mahzenine inmişler. İner inmez çığlıklar duyan misafir yetkili
görevlilere bunun nedenini sormuş. Görevliler de ölüm cezalarını
uyguladıklarını söylemiş. Amerikalı yetkili, kendi ülkelerinde elektrikli
sandalye kullandıklarını ve bu konuyu daha kolay hallettiklerini söylemiş,
aynı uygulamayı yapabileceklerini uyarıcı bir dille ifade etmiş. Hapishane
görevlisi 'efendim, biz de elektrik kullanıyoruz ama elektrikler kesik
olduğu için şimdilik mumla idare ediyoruz' demiş.
HAZIR KIRAT
Süleyman Demirel Güniz sokaktaki evinden cikip kapinin önünde bagli hazir
duran kiratina binerek Anadolu'da dolasmaya baslar. Demirel - Bi Islamköy
vardi ya, Isparta'da ....ben dogdum... Bi soru vardi ya, ben demagoji yaptim...
Bi kösk vardi ya, yukarlarda... ben indim...Ilksan paralari sorun olmus, ne
var ki? Verdimse ben verdim. Ombudsman deme, diilim...Cumbaba deme, diilim..Ben
özgürüm, sadece üzgünüm. Hazir ol kirat.. Binaleyh yeni maceralar bizi
bekliyor deeh...Kiraaat. Ben özgürüm. Dis ses - Kahramanimiz siyasetle bir
daha nerede karsilasacak bilin,sponsor olun. Bakanligi kapin.
Enflasyon
Bir gün Cumhurbaşkanı çocuk parkından geçerken çocuğun birinin uçurtmasını
indirmeye çalıştığını ama bir türlü indiremediğini görmüş ve yardım etmek
istemiş. Çocuğa:
-'Ben sana yardım ediyim demiş.' çocuk ise şöyle demiş:
-'Sen onu indiremezsin amca, çünkü üzerinde enflasyon yazıyor.' demiş.
Devlet Sırrı
İçip kafayı bulan bir sarhoş, sokakta 'öküz başbakan öküz başbakan' diye
sayıklıyormuş. İki polis adamı karakola götürmüşler. Sonra adam mahkemeye
çıkmış. İdam cezası almış. İdam edilmeden önce cezasının nedenini sormuş:
-Bu ülkede demokrasi vardı hani? Herkes istediğini söyler.
-Senin suçun o değil ki..Devlet sırlarını açıklamak...
Başım belada
Siyasal gerginliğin dşında iki toplumun insanlarının arasındaki sosyo-kültürel
farklılığın da büyük boyutlara ulastığı bir dönem de, bir Türk gurbetçisinin
evi: Küçük oğlan, akşam üstü okuldan gelmiş... Kapıdan girer girmez:
'Anne!' diye seslenmiş, 'ben Alman oldum!'
Annesi:'O nasil söz? Sakın bir daha tekrarlama...'
'Anne ben Alman oldum. Bugün sınıfta karar verdik. Ben Almanım artık...
'Annesi 'sus' bakayım diye tiz perdeden bağırırken,babası da içerden duyup
kosmuş. Bir tokat, bir tokat daha... Çocuk bir yandan yediği dayaktan
korunmaya çalışırken, bir yandan da konuşmasını sürdürüyormuş:
'Şu dünyanin işine bakın! Alman oldum. Yarım saat sonra Türklerle başım
derde girdi!...'
Başkanlar
ABD Başkanı Bill Clinton, İngiltere Başbakanı Tony Blair ve Türkiye
Başbakanı Bülent Ecevit, bir gün, bir toplantıda bir araya gelmişler.
Tabii, 3 lider bir arada olur da, sormaz mı gazeteciler? Önce Clinton'a
sormuşlar:
"ABD'de bir memur ne kadar parayla geçinir? Siz kaç para veriyorsunuz?"
Cevap vermiş Clinton:
"Valla ben, 2 bin dolar veririm. Bin doları ile geçinirler... Geri kalan bin
doları ne yaparlar, nerede harcarlar, hiç sormam!"
Gazeteci, aynı soruyu Blair'e de sormuş... O da cevap vermiş: "Ben, memuruma
3 bin sterlin veririm. Geçinmesi için 2 bin sterlin yeterli. Artan bin
sterlini ne yapar, nerede harcarlar, beni hiç ilgilendirmez!"
Her ikisinden bu cevapları alan gazeteci, bu defa da Ecevit'e sormuş aynı
soruyu:
"Türkiye'de bir memurun geçim standardı nedir? Kaç para ile geçinebilirler?
Siz kaç para veriyorsunuz?"
Ecevit ne dese beğenirsiniz?
"Valla, Türkiye'de bir memurun geçinebilmesi için en az 300 milyon lira
lâzım. Ama ben 150 milyon lira veriyorum!.. Geri kalan 150 milyonu nereden
bulurlar, nasıl geçinirler beni hiç ilgilendirmiyor!"
Dünya Türklerin Olacak
Dünyanın gelişmiş ülkeleri bir araya gelmişler. Bir gün, en son
teknolojilerle üretilmiş bir bilgisayara bütün ülkelerle ilgili verileri
yüklemişler ve sormuşlar: "Dünyanın sahibi kim olacak?"
Bilgisayar uzun süre bilgileri değerlendirmiş ve büyük an gelmiş. Nefesler
tutulmuş. Bilgisayar, sonucu yazıcıya göndermiş. Hakem heyeti sonucu ilan
etmiş. "Türkiye"
Herkes şaşırmış. Mutlaka bir yanlışlık olmuştur düşüncesiyle aynı soruyu bir
kez daha sormuşlar Bilgisayar uzun süre çalıştıktan sonucu yazıcıya
göndermiş. "Türkiye"
Tüm dünya şoka girmiş. Birisinin aklına "niye?" diye sormak gelmiş. Herkes
bu fikri beğenmiş ve bilgisayara sormuşlar. "Niye?"
Bilgisayar sonucu yazıcıya hiç düşünmeden göndermiş. "Herkes bir gün uzaya
çıkacak ve dünya Türklere kalacak"
Kıyamet
Tanri sonunda kiyameti koparmaya karar vermis.Ama gene de kullarimi haberdar
edeyim demis..Bu amacla dunyanin en unlu 3 sahsiyetini cagirmis.Bill
Clinton, Yeltsin ve Bill Gates. Onlara
"Kullarima soyleyin haberdar olsunlar da yureklerine mureklerine
inmesin" demis..
Clinton Aksam TV'de aciklama yapmis:
Sevgili Amerikalilar , size bir iyi bir de kotu haberim var.
-Iyi haber biz hakliyiz.Tanri var.Kotu haber .Yarin kiyamet kopacak.
Yeltsin gene TV'de konusmus.
Sevgili Rus halki.Size iki kotu haberim var.
-Malesef Tanri varmis. Yarin kiyamet kopacakmis.
Bill Gates ise herkese mail atmis:
Sevgili dostlar size iki iyi haberim var:
-Dunyanin en populer 3 adami arasina girdim. Year 2000 problemi diye bir
sorunumuz artik kalmadi.
Düşünce suçu
Adamın birinin bir papağanı varmış.Papağan devamlı televizyon
seyrediyormuş.Adamda işten eve evden işe giden bir kişiymiş.Bir gün
adam papağanını kafesiyle birlikte balkona bırakmış ve işe gitmiş...
Bir saat sonra sokaktan polis aracı geçerken papağan bağırmaya
başlamış. KAHROLSUN PARALI EĞİTİM KAHROLSUN POLİS V.S.
Ekip aracı hemen durup sesin geldiği yere ateş etmeye başlamış.Ev
darmadağın olmuş.Eve gelen adam hayretler içinde bakakalmış.Neyse
diyerek evi yaptırmış. Ertesi gün aynı olay tekrarlayınca adam evi
gözlemeye başlamış.Ekip aracı karşıdan görününce başlamış papağan yine
slogan atmaya tabi polis te ateş etmeye. Durumu gören ev sahibi papağanı
alıp tavuk kümesine atmış.Papağan kümeste başlamış volta atmaya bunu gören
tavuklar gülüyorlarmış.
Papağanın kafasıda atmış, tavuklara dönüp şöyle demiş...
-Ne gülüyonuz lan ben sizin gibi fahişelikten yatmıyorum.Düşünce suçundan
yatıyorum...
İki ihtimal
2. Dunya Savasinda 2 yahudi Almanlara esir olmustur.Bunlardan biri
digerine kendilerine ne yapacaklarini sorar.O da baslar anlatmaya
" 2 ihtimal var ya bizi oldururler yada esir kampina yollarlar. Oldururseler
sorun yok, kampa gidersek 2 ihtimal var ya kursuna diziliriz ya da gaz
odasinda olduruluruz. Kursuna dizilirsek sorun yok, gaz odasina gidersek
2 ihtimal var bizden ya sabun yaparlar yada kagit. Sabun yaparlarsa
sorun yok kagit yaparsalar 2 ihtimal var ya gazete kagidi oluruz yada
tuvalet kagidi. Gazete kagidi olursak sorun yok tuvalet kagidi olursak
iste o zaman boku yedik".
Devletin ayak bastığı yer
Vali köylerden birisine gezmeye gitmis.Köye valinin geldigini duyan
Mehmet dayi acele köy meydanina kosarak gelir. IYI BIR TEMANNAH ÇEKTIKTEN
SONRA sayin valim ne olur bizim eve gidelim der.Valiyi zorla eve götürür.Eve
gelir gelmez dama bir merdiven dayar valim yukariya çikalim der valiyi dama
çikarir baslar dolastirmaya vali merakla sorar beni niçin dolastiriyorsun
diye.Sayin Valim der köylü devletin ayak bastigi yerde ot bitmez derler
benim damda her yagmurda akiyor bundansonra insallah akmayacak der!
Mumya
Bir gun Misir'da bir mumya bulunur ve bunun kac tarihine ait oldugu
ogrenilmek icin Amerika, Ingiltere ve Turkiye'den uzmanlar istenir. Tabii ki
Turkiye'den emniyet gorevlileri gider. Neyse Ilk Amerikalilar baslarlar. 3-5
saat sonra cikarlar ve olsa olsa 300-600 senelerine aittir derler.Ingilizler
girerler. Bir kac gun sonra cikarlar ve olsa olsa 300-420 arasidir derler.
Nihayet sira Turkiye'den giden emniyet gorevlilerine gelir ve iceri
girerler. Girerler girmesinede, aradan 10 gun gectigi halde hala disari
cikmazlar. Nihayet 15. gun cikarlar ve merakla gozlerinin icine bakan
Misirli bilginlere tam tamina 427 derler.Tabiiki herkes sasar bu ise ve
nasil olur yahu derler. Bizimkiler gayet ciddi,
- "Biraz zor oldu amma, sonunda dili cozuldu keratanın ..
Bakan karısı
Bakanlardan birinin ölmesiyle başka bir milletvekili onun süresini doldurmak
üzere seçilmişti. Adam hemen karısına telefon ederek, bu haberi
vermek istedi :
-Bir bakan karısı olmak ister miydin? diye sordu.
Karısı biraz düşündü sonra:
-Hangisinin?
Bakan
Bir ülkede bir bakan, kendisini gazetecilere hiç sevdirememişti.Ne yapsa
makbule geçmiyor, basın hergün kendisiyle uğraşıyordu.Nihayet :
-Öyle bir şey yapayım ki, gazeteciler mat olsun, diye düşündü ve ilan etti:
-Pazar günü saat 10'da bakan denizin üzerinden yürüyerek geçeceğim. Pazar
sabahı saat 10'da tüm basın mensupları toplandılar orada.
Bakan geldi ve elinde bastonuyla denizin üzerinde yürümeye başladı.Karşı
kıyıya kadar da yürüdü geçti.Herkesin gözleri dehşetle açılmıştı.
Fakat ertesi günü tüm gazetelerde şu başlık okundu :
-Bakan yüzme bilmiyor!
Kruscef Kuba'da
Amerika ile Sovyetler arasindaki meshur fuzeler ve Kuba bunaliminin en
dehset gunleri.. Kruscef, Kuba'ya gelecekmis.. Kubalilar toplanmis, bir
hosluk yapacaklar.. Ulkenin en iyi ressamina basvurmuslar..
"Bir tablo yap..Adı, 'Kruscef Kubada' olsun" diye..Ressam "Hadi ordan" demis..
"Ben adami gormedim bile.. Adam hayatinda Kuba'ya gelmedi. Simdi ben
nasil "Kruscef Kuba'da" diye atmasyondan resim yaparim?.."
Tesaduf bu ya.. Bizim Temel, puro almaya Havana'ya gelmis o sirada..Sıkıntıyı
duymus..
"Ben size istediginiz tabloyu yaparim. Bana bir sandik puro verirseniz"
demis..
Vermisler..Temel bir hafta sonra, Kubalilar'i cagirmis..
"Iste tablonuz" demis..
Tuvalin uzerini orten bezi hizla asagi cekivermis.. Kubalilar da
donuvermisler..
Tabloda, yatakta iki kisi, al takke ver kulah..
"Bu ne" diye gurlemis, Turizm Bakani.. "Bu ne?.. Bu kadin kim?.."
"Kruscef'in karisi" demis, Temel..
"Peki bu ustundeki adam kim?"
"Kruscef'in usagi..."
"Peki Kruscef nerde ulan!.."
"Kruscef Kuba'da" demis Temel!..
Çocuktan al haberi
Ortaokul ogrencisi kahramanimiz, babasinin omuzuna dokunur, sorar:
- Baba, okulda ders verdiler, "Politika nedir", anlatmamiz lazim. Nedir
politika?
Baba oglunun yasina uygun bir formul bulur:
- Bak yavrum, simdi su kelimeleri iyice aklinda tut... Ben ucretli
calisiyorum, buna KAPITALIZM diyoruz. Parayi nasil harcayacagimiza annen
karar veriyor, ona HUKUMET de. Hepimiz aslinda senin icin cabaliyoruz, sen
HALK'sin. Bebek kardesine bakan dadin, ISCI SINIFI. Kardesini de GELECEK
diye dusun. Simdi bunlari boyle ezberle, yarin kahvaltida sana politikayi
anlatirim.
Oglan bunlari ezberler, aksam olur, herkes yatar. Gece bizimki, kardesi
kucuk bebegin aglamasiyla uyanir. Gider bebegin odasina, bebek altini
kirletilmis aglamaktadir. Annesinin odasine girer, annesi derin bir uyku
cekmektedir, uyanmaz. Dadinin odasina gider, bir bakar ki, babasi dadisiyla
ayni yatakta, "Bebek agliyor" demesine hic aldiris eden bir halleri yok.
Bizimkisi gerisin geriye doner, yatar...
Ertesi sabah kahvaltida babasina,
"Baba ben politika neymis anladim" der. Babasi "Neymis soyle bakalim" diye
sorunca anlatir:
"KAPITALIZM, ISCI SINIFINI beceriyor. Bu arada HUKUMET uyuyor. HALK kimsenin
umurunda degil. Ve de GELECEK bok icinde...
Ajan
Amerika ile eski SSCB arasindaki soguk savasin en hareketli yillari...
Amerika, Rusya'dan istihbarat almak icin oraya bir gizli ajan gondermeye
karar veriyor. Ajan icin yuzlerce aday arasindan en iyi ozelliklere sahip
bir tanesi seciliyor. Ajan yapilan tum testlerden mukemmel sonuclar aliyor,
Ruscasi mukemmel, hatta yerel şiveleri dahi cok iyi derecede konusabiliyor,
her turlu silahi basariyla kullanabiliyor, diplomatik yetenekleri olaganustu...
Secilen ajan haftalar suren cok zorlu egitimlere tabi tutuluyor ve goreve
hazirlaniyor. En sonunda gorev zamani geliyor ve ajan, Rus Hava sahasina
gece gizlice giren kucuk bir ucaktan parasutle atlayarak gorevin oldugu
sehire yakin koylerden birinin civarina birakiliyor. Yere basariyla ve
sessizce inen ajan parasut ve yanindaki diger donanimi kamufle ediyor ve
yaninda getirdigi yerel giysileri giyerek civar koye dogru yola cikiyor.
Sabaha karsi havanin aydinlanmasiyla koye yaklasan ajan, tarlasina gitmek
icin yola cikan bir koyluye rastliyor ve ona yanasarak yerel aksanla ve
mukemmel bir rusca ile gidecegi sehre nasil vasita bulabilecegini soruyor.
Koylü cevap veriyor: - Amerikali misin?
şoka giren ve hayretler icinde kalan ajan cevap veriyor:
- Onu da nereden cikardin? Koylunun cevabi:
- Bizim buralarda pek zenciye rastlanmaz da!
Ajan yarışması
Bir gün, CIA, KGB ve MİT teşkilatlarından hangisinin daha başarılı olduğunu
tespit etmek için bir "istihbarat yarışması" düzenlenmiş.Bu yarışma
uyarınca, her üç teşkilatın en iyi adamlarından oluşan 10'ar kişilik bir
grubu Kongo'nun balta girmemiş ormanlarına göndermişler. Ormanın girişinde
görevlerini açıklamışlar:
"Ormana girip, en kısa sürede bir zürafa bulup getiren kazanır!"
Önce KGB'liler gitmiş. 15 dakika sonra bir zürafa ile çıkagelmişler.
Sonra CIA gitmiş. 10 dakika sonra zürafa ile gelmişler.
En sonunda bizim MIT gitmiş, 7 dakika sonra bir fille dönmüşler.
Yarışmayı düzenleyenler "Bu ne yaa!" diye sorunca fil atılmış,
"Abi valla ben zürafayım" demiş.
|
|
|
|
|
|
|
|
Bugün Bu Sitede 38749 ziyaretçiicerdeydi |
|
|
|
|
|
|
|